Aşağıdaki yazı Meriç Mekik Demir’in eski bir yazısı.
Meriç de benim gibi eski bir Anneyiz.biz yazarı…
Her daim komik ve her koşulda arkadaşlarını çok düşünen bir Meriç’tir o!
Beraber yaptığımız trajikomik Ikea ziyaretini ancak o bu kadar güzel anlatabilirdi!
Teşekkürler Merry! : )
Röportajlarında “En büyük hayalim yarım düzine çocuk doğurmak ve bahçeli kocaman bir evde yaşamak…” diyen mahçup bakışlı Hollywood aktrislerinin aksine ben yetiştirebileceğimi bildiğim çocuk sayısı konusunda hep haddimi bildim.
Bu konudaki matematiksel modelim şu: Çocuk sayısı küçük eşittir annenin el sayısı. İki elim var. Demek yetiştirebileceğim çocuk sayısı en fazla iki.
İki elle Aylin’i dizginleyemeyen ve hatta annemin ve babamın ikişer ellerini de ödünç aldığımda bile onun evin çeşitli yükseltilerine tırmanıp akrobasi yapmasına engel olamayan ben yarım düzine çocukla nasıl başederdim, hayal bile edemiyorum.
Tanıştığımız ilk aylarda Hasan benim her on dakikada bir astım krizine yakalandığımı düşünerek panik olur, bir koşu mutfaktan su yetiştirirdi. Ne zaman ki benden çıkan “ıyyyhhhh” sesleriyle, Aylin’in herhangi bir yükseltiden kafa üstü atlamaları arasındaki pozitif korelasyonu keşfetti, adam rahatladı. “Hatunun astımı yokmuş, sadece Aylin’i varmış” dedi kendi kendine.
Aylin’deki enerji fazlasının arpasının fazla gelişinden kaynaklandığına dair şüphelerim var. Annemin tüm konsantrasyonu Aylin’in vitamini, meyvesi, sebzesi, sütü, yoğurdu. Gazetelerden küçük küçük yazılar kesiyor, televizyondaki sağlık haberlerini dikkatle dinliyor ve sayesinde Aylin enerjisi tükenmez, yenilmez bir she-ra olma yolunda hızla ilerliyor.
Ben bunun sadece bizim Aylin’le sınırlı bir fenomen olduğunu düşünürken, arkadaşların çocuklarıyla tanıştıkça bu enerji fazlası, yerinde duramama halinin bütün bu çocuklarda olduğunu fark ettim şaşkınlıkla. Belediye sulara bişi katıyor olmasın?
Canım arkadaşım, köşedaşım Nur ile çok vakit geçiriyoruz bu aralar. Malum ben Aylin’in yaşıtı çok arkadaşı yok diye üzülüyorum, ikizler o anlamda bir taşla iki kuş. Üstüne üstlük Nur sabah şekeri gibi pozitif, her daim enerjik, esnek saatlerde çalışıyor ve hiç üşenmiyor. Sabah bakıyorum aaa Nur arıyor, ikizleri tıkıyor arabaya pat geliyor, ya da biz kendimizi Kandilli yollarında buluyoruz.
Şimdi bizim “Kızları en iyi arkadaş yapma” projemiz şu anda sallantıda. Zira üç kız bir araya geliyor ve üçüncü cihan harbi çıkıyor.
Merva geliyor, “Aylin saçımı çekti” diyor. Utanıyorum. Sonra Aylin ağlamaklı “Ama o da kitabını vermedi bana” diye mızırdanıyor. En olgunları Neva, ama o bile arada zıvanadan çıkıyor. Dört yaşına giren ikizler, o sabah içlerine bir budist rahip kaçsa bile, Aylin’in 3.5 yaşına rağmen ısrarla onlardan büyük olduğunu iddia etmesiyle sukunetlerini kaybediyorlar.
Nur şahittir, baktım biz çocukların çığlıklarından birbirimizin dediğini anlamıyoruz, ben en sonunda aldım Aylin’in davulunu elime, gümbede gümbede güm güm davulu olanca gücümle çaldım.
Çocuklar bu sırada şaşkınlıktan küçük dillerini yutmuş olabilirler zira bir anda harikulade bir sessizlik oldu. Sessizlikten faydalanıp onlara bizim Nur’la kararımızı çoktan verdiğimizi, onlar isteseler de istemeseler de en iyi arkadaş olacaklarını, bu nedenle hemen şimdi iyi anlaşmaya başlasalar iyi olacağını açık ve net bir dille açıkladım.
Bu aralar ağırlıklı evde buluşmamızın çok mantıklı bir sebebi var. Nur’la ben, dört yaş civarı üç çocuğa dışarıda hakim olmakta zorlanıyoruz. Oysa birkaç hafta önce beni arayıp heyecanla “Hadi beraber İkea’nın top havuzuna götürelim kızları, biz de alışveriş ederiz” dediğinde bu bana dünyanın en harika fikri gibi gelmişti.
Arabaya doluştuk, giderken şarkılar söyledik, hatta otoparkta iki anne, üç çocuk elele tutuşup “Önümüze gelene bir tekme” diye çığlık çığlığa haykırdık. Saat on buçuktu ve hepimiz enerjik, mutlu, huzurluyduk.
Ancak günün ilerleyen saatleri benim çocuk sayısı küçük eşittir annenin el sayısı teoremimi ispatlar şekilde geçti. Ben şunu açık ve net olarak gördüm. Üç çocuk kesinlikle bir çarpı üç değil, daha çok üç üssü üç enerji gerektiriyor. Birine bakarken biri bir tarafa kaçıyor, ikisini tutuyorsun, üçüncüsü kayboluyor.
Aylin top havuzundan sıkılınca mecburen aldık bizimkileri, onlarla dolaşmaya başladık. Çocuklar da haklı. İkea’da etraf büyüklerin bile algılarının alamayacağı kadar çok güzel detaylarla dolu! Herşeye dokunayım, bunu koklayayım, bu koridorda koşayım, bu kanapede zıplayayım derken Nur’la benim pilim bitti, Aylin, Merva ve Neva maşallah pil reklamlarındaki tavşan gibi davullarını çalarak duvarlara tırmanmaya devam ediyorlar.
En sonunda onları bir alışveriş arabasına oturmaya ikna ettik de biraz nefes aldık.
Üst katta bayıla bayıla baktığımız, çok ihtiyacımız olan çocuk masasıyla, Nur’un Matisse resimlerinin altına koymak istediği beyaz bankı alt katta fırsat reyonunda yarı fiyatına da bulduk mu, ooh keyfimiz iyice yerine geldi.
Ne zaman ki çocuklar alışveriş arabalarından indiler, işler yine sarpa sardı. Biz taşıyamayacağımız kadar büyük şeyleri alışveriş arabalarına yükledik ve kuyruğa girdik, çocukların hepsinin işte tam o anda çişi geldi.
Çişi olan çocuklar nasıl aynı anda bir de oraya buraya koşabiliyorlar? Akıl sır erdirilebilir bir durum değil.
Bir yandan ödeme yapmaya çalışıyoruz, bir yandan çocukları toplamaya.
Acıkan, susayan ve çişi gelen çocukların hepsi aynı anda aynı şeyleri istiyor, mızmızlanıyorlar. Birinin çantasını biri alıyor, diğeri ağlıyor, bir üçüncüsü kasaya yakın raflarda bulduğu herşeyi arabaya atıyor.
Ve Nur’la ben sadece oradan çekip gitmeyi istiyoruz.
Kasada ne kadar uzun vakit geçirdik bilmiyorum. Arkamızdaki ecnebi adamın bize İngilizce “Gidin artık” diye bağırmasına yetecek kadar uzun bir zaman…
Asıl mücadele bu arbedenin sonunda 3 çocuk, 2 yetişkin ve bir kamyon dolusu eşyanın Nur’un aracına sığdırılmasıymış.
Eşyaları en sonunda zar zor arabaya sığdırdık, müthiş mutluyuz. Ganimetler arabada. Çocuklar arabada.
“E peki ben nerede oturacağım?” diye sordum Nur’a. Bir an bakıştık ve sonra gülmeye başladık.
Gülmekten konuşamıyoruz.
İnanmazsınız, ben de arabaya sığdım sonuçta.
Halimiz “Sekiz fil bir vosvogene nasıl sığar?” fıkralarından halliceydi. Ve o günden tek hayıflandığım şey, “Yurdum insanı” konulu zincir maillere girecek o halimizi birinin bir fotograf karesinde ölümsüzleştirmemesiydi.
Rivayet o ki, Ikea bizi kara listeye almış. Girişteki güvenlik panosunda beşimizin fotografı “Tehlikeli” ibaresiyle yer alıyormuş. Biz öyle duyduk.
Olsun.
Ne maceraydı ama. Ikea’dan ambargo yemeğe değerdi.(Gerçi Ikea “fan”ı Nur bu görüşümü hiç benimsemedi, ama olsun!)
Tekrar girmek istersek Nur hepimize takma bıyık bulacak.
Ve söz, o zaman kesin fotograf çektireceğiz.
Bur resimleri tekrar görmek çok iyi geldi 😀 Ne maymun şeyler doğurmuşsunuz yahu!
Yaşasın maymunlarımız! : )
Bu arada Mero kitap yazacak mısın kuzum? Zira ben şu an elimde senin kitabını tuttuğumu hayal ettim de, pek keyifli geldi. Hatta hem tutuyotum hem diyorum ki “peh Pucca falan da kimmiş, eğlence Mero’da!”
Meriiiiiiiiiççç,
Sen kitap mı yazacaksın…
Yaz yaz yazzzzz
Lütfennnnn
Meri’nin hastasıyız
Yolların ustasıyız
Eyvallah!
Sol şeritler şahıyız, yolların padişahıyız 😛
Çok tatlısınız hepiniz ya:)))) Ben de kızların fotografını görünce çok mutlu oldum:)) Yeni buluşma noktamız burası mıdır? Olsun sivuple!
Ben hep buradayım zaten, beklerim Bakınız sıcak kahve de var!
Meriç bizi diskoya götür 😛
(Bunu çeviriyorum :))
MERİÇ BİZE KİTAP YAZSANAAAAA
maşallah yerim ben bu prensesleri.
Ay bayıldım bu yazıya Meriç hanımıda çok özlemiştim.İyi geldi vallaa.
Yaa Nur Hanım sizden bir ricam var (okurunuz değilmiyim ben sizin e sırf bu yüzden birşeyler isterim yani ) siz aynı kalemi kullandığınız Sayın Elif KARAKIŞLA ile Meriç DEMİR ‘i ” eğer kabul ederlarse ” ara sıra (yalan sık sık )yazılarıyla misafir etseniz.Eminim birçok arkadaşımın aklından geçiyordur bu.Anneyizbiz askıya alınınca ben özledim onların yazılarınıda.İnşallah cevabınız olumlu olur.Sevgi ve saygılarımla
Haklısınız, okur olarak taleplerinizi iletmek en doğal hakkınız tabii ki, neticede sizleri memnun etmek adına çiziktiriyorum burada :)))
Elif’le Meriç’e ileteceğim, bakalım ne diyecekler? Çok çok öpüyorum!
Kabul ediyorum memur bey! Zevkle! En kısa zamanda! 😉
Fatma hanım öpüyorum güzel yanaklarınız dan
Ayy ne özlemişim yaa 😀
Elo öyle hemen kabul etme bence…
Fatma Hanım’ın bize kısır sözü vardı, onu şart koş önce
Merhaba,
Korkunç Pazartesi sendromu krizimi sayenizde atlattım kızlar !:) Fatma hanım, sizi mi kıracağız? Yazarız arada bir, mutlulukla:)
Biz de çok özlemişiz sizleri:)
Meriç
işte bu ya:)))) süpersiniz acayip mutlu oldum şimdi.
İstediğiniz kısır olsun (kuru dolmayı joker olarak tutuyorum ) sizleri çoook seviyor ve çooook öpüyorum.Nur hanım bu arada son haftam ayarlarsanız kısırı cumaya kadar yapalım.Yoksa Cennet Mah. görüşürüz :)))))
:(((
bu konuyu konuşmamız gerek!
Nur hanim,
siteniz hayirli olsun cok guzel olmus, Bu yaziyi tekrar okumak harika idi,
Fatma hanimin fikri harika yazsinlar bizde tekrar okuyalim, Elif hanimi, Meric hanimi,
sevgi ve saygilar
Yolluyorum bu mesajı onlara : ))
41 kere Maşallah..
Tati’ciğim, duanı da eksik etmezsin, melek gibisin : )
meriiiiç,, tam yerinde çalışıyorsun şu kitap işi için. lütfen lütfen evren duysun sesimizi.
filmi bile olur senin maceralarının:)
Ay egri