Dünyanın birbirine en yakın iki başkenti Viyana ve Bratislava.
Bu sefer Viyana’nın kapıldığımız büyüsüne bir ara verip, Bratislava’yı da görelim istedik. GeçtiÄŸimiz sene iÅŸ için Bratislava’ya gitmiÅŸ olan Ä°botane ne kadar küçük olduÄŸundan bahsedince de günibirlik gitmeyi kararlaÅŸtırdık.
Bratislava Viyana’dan sadece 1 saat uzaklıkta,otobüsle,  trenle veya gemi ile gidebiliyorsunuz. İlk tercihimiz olan hızlı gemiler sadece yaz döneminde ve yılbaşına yakın tarihlerde çalıştığı için bizim tercihimiz trenden yana oldu. Sabah erkenden kalkıp Südbahnhof’a gidip Bratislava trenine atladık veeee
 Voila!
1 saat sonra Slovakya’daydık! Zaten ben Avrupa’nın en çok bu özelliÄŸini seviyorum, baÅŸka bir ülkeye gitmek öyle pratik ve az yorucu ki! (Özellikle de Avusturya gibi küçük bir ülkedeyseniz…)
Bratislava Viyana’ya çok yakın olduÄŸu için hava koÅŸullarının aynı olacağını, herkesin de Almanca bileceÄŸini sanmıştık. Ancak gittiÄŸimizde yanıldığımızı anladık. Hava Viyana’dan daha soÄŸuktu, ya da öyle hissediliyordu çünkü Viyana’daki kuru soÄŸuÄŸun aksine burada nem de vardı!
2. yanlışımız da kimsenin Almanca bilmeyişiydi, bu da işimizi biraz zorlaştırdı, sadece kimisi biraz İngilizce konuşuyordu. Besbelli iki ülke sandığımız kadar entegre değildi!
İlk olarak kaleye çıktık, uzun bir yokuştan ve bunca çabadan sonra aslına uygun olarak yeniden inşa edilen kalede sadece minik bir sergiyi gezebileceğimizi duymak pek de hoş olmadı tabii.
Kaleden rahatça görülebilen Tuna soğuğa ve etrafı kaplamış olan griliğe rağmen yine de alımlıydı.
Tam da DoÄŸu BloÄŸu havasının hakim olduÄŸu, etrafın kesinlikle Viyana kadar bakımlı olmadığı Bratislava’nın Viyana’dan sonra çekilmediÄŸini düşünmeye baÅŸlamıştım ki, 2. durağımız olan Old Town’a giriÅŸ yaptık. Eski bölgelerdeki güzellikler içimi açtı. Cumartesi günü olduÄŸu için etraf bomboÅŸtu, hatta dükkanlare bile kapalıydı, ama olsun bu eski sokaklar çok, ama çok güzeldi.
Bir de o arada çok çok büyük bir tesadüf yaÅŸadık. Yolu sormak istediÄŸimiz kiÅŸi Amerikalı çıktı ve bize “Neredensiniz?” diye sordu, biz de Türkiye deyince yılbaşında Türkiye’ye geliyorum dedi ÅŸaÅŸkınlıkla. GideceÄŸimiz yere doÄŸru gittiÄŸi için yolda sohbet ederken kendisinin Minnesota’lı olduÄŸunu, hatta Ä°botane’nin okuduÄŸu okulda master yaptığını eÅŸinin de orada profesör olduÄŸunu farkettik. Emekli olduktan sonra Bratislava’ya gelmiÅŸler ve Ä°ngilizce dersleri veriyorlarmış. Bu kadar ortak nokta olan birisiyle Bratislava’da karşılaÅŸma ihtimalimiz milyonda bir deÄŸildir de nedir???
Hepimiz bu duruma çok şaşırdık ve e-mail alıişverişi yaptık, şimdi e-mailleşmeye başladık : ))))
Eski bölgede gezinip, tarihin ve mimarinin tadını çıkarırken karşımıza çıkan bronz Fransız asker heykelini de çok sevdik! Eski kısımda bunun gibi 2 bronz heykel daha var.
UmduÄŸumuz gibi el yapımı Slovak ürünlerinin satıldığı bir pazar göremedik, görebildiklerimiz sadece birkaç turistik maÄŸazadan ibaretti. Ne yazık ki Slovaklar Noel hazırlıklarına Avusturyalılar kadar erken baÅŸlamamıştı…
Yapılacaklar tamamlandıktan sonra, saatte bir Viyana’ya hareket eden trenle yeniden geri döndük. Bu arada belirtmeden geçemeyeceÄŸim, iki ülke arasında pasaport kontrolü bile yapılmıyor… : )
Sadece Bratislava’ya gidilmez belki, ama Viyana’ya kadar gitmiÅŸken -vaktiniz varsa- bir başınızı uzatıp bakmanızda yarar var!
Son Yorumlar