Sevişmeye üşenilir mi?

Senelerce yatılı yatısız birçok yardımcıyla çalıştım. Hepsinin ortak özelliği birilerinin referansıyla işe başlamış olmalarıydı.

İşe yeni başlayana şunu söylerim: Benim için iki şey önemli. Evin ve senin temizliğin, dürüstlüğün. Yalan söyleme ve evimi temiz tut, yanlış bir şey yapsan da, önemli değil…

Son yardımcımın birkaç yalanını yakalayınca, pes ettim referans işine ve bizim eve yakın bir pastaneye haber bıraktım. Gündüzleri gelip evimi toparlayabilecek birini aradığımı söyledim.

Bir süre sonra döndüler bana. “Tanıyor musunuz bu kişiyi?” dedim.

“Yooo, eşi bizden poğaça alır.” dediler!

Farketmezdi, o güne dek hep referanslı birileriyle çalışmıştım da ne olmuştu sanki!

Her neyse, bundan yaklaşık 11 ay önce başladı Meryem Hanım’la maceramız. Zaman içinde Meryo oldu adı, kimi zaman beraber güldük, kimi zaman beraber dua ettik, kimi zamansa tartıştık. Bir evin içinde neler oluyorsa işte…

Bugün Meryo’dan komik anılar aktaracağım sizlere:

Bir gün Meryo’ya dedim ki:

Meryo, bu çerçevenin yeri TV sehpasının üzeri. Ben yerini düzelttikçe neden arkamdan değiştiriyorsun tekrar? Neden alıp alıp televizyonun üzerine koyuyorsun çerçeveyi?

Meryo: Ben orada seviyorum. Televizyon sehpasının üzeri kalebelik (kalabalık) olmasın.

Nur: Meryo, sen kendi evinde karar ver, orada eşyaları sevdiğin yerlere yerleştir, burada ben televizyonun üzerinde süs istemiyorum.

Meryo: İyi de Nur Abla, sen bana hep burası senin de evin demiyon mu? Ben neden karar veremiyorum o zaman?

Nur: !!! Meryo çocukken annem ve babamla kaldığım ev de benimdi, ama annemin düzenine karışmazdım. Bu evin annesi de benim!

***

Mutfakta yemek yapıyorum. Sıla’dan “Sevişmeden uyumayalım” çalıyor. Dayanamayıp yorum yapıyorum: İnsan üşenmez mi her gece, her gece? Nasıl uyumayalım ki sevişmeden?

Meryo: İnsan ona üşenir mi hiç?

Ben: (Gülüyorum.)

***

Çalışmayacağım günlerden biri.

Çocukları da alıp, babaanneleriyle beraber alışverişe ve Sinderella arabasına binmeye gideceğimiz için sabah Meryo’ya izin veriyorum. Sabah erkenden kalkıp, kahvaltıda yiyeceğimiz dil peynirli sufleyi fırına koyup, tekrar odama gidiyorum. Ama o da ne? Mutfaktan tıkırtılar gelmeye başlıyor. Bir de bakıyorum ki Meryo gelmiş.

Nur: Meryo hayırdır?

Meryo: Nur Abla, ben düşündüm taşındım, akşamın bana daha çok uyduğuna karar verdim. Onun için şimdi geldim, akşam da erken çıkacağım.

Nur: Meryo bana sordun mu? Neden bana neyin uyduğu önemli değil?

***

Kendime yaz için aldığım beyaz bir gömlek var, nereye koyduğumu bulamıyorum bir türlü.

İbotane ne zamandır giymediği bir montu dolaptan alıyor, kolundan beyaz bir şey çıkıyor.

O da ne? Benim gömlek, montun koluna sokuşturulmuş! Ne kadar arasam bulamazmışım zaten, Meryo’nun hayal gücü sınır tanımıyor ki!

***

İbotane bir haftalığına Japonya’ya gidecek, bir hafta orada kalacağı için Meryo’ya İbotane’nin tüm gömleklerini yıkayıp, ütülemesini söylüyorum. İşten geliyorum, Meryo “Çok işim var, çok ütüm var.” deyip duruyor.”Ne oldu ki?” diye soruyorum, o da “Eeee bütün gömlekleri yıkadım, şimdi hepsini ütüleyip yetiştirmeye meçmurum (mecburum).” diyor.

Bir de bakıyorum ki Meryo sadece kirlidekileri değil, İbotane’nin temiz ve ütülenmiş olarak dolapta asılı duran gömleklerini de tekrar yıkamış.

Cevabı hazır: “Sen bana bütün gömlekleri yıka demedin mi?”

***

İşte böyle, komiktir bizim Meryo’muz!

Saftır, ama iyi niyetlidir, o yüzden vazgeçmiyoruz birbirimizden. Bu yazıyı yazdığımı duyunca da bana “Bana bak Nur Abla, gerçekten benim üzerime yazı yazmıyorsun di mi?” dedi!

Sizin var mı yardımcılarınızla komik anılarınız?